Mikroekonomiye giris dersinde arz ve talep teorilerinden bile once ogretilen teori kiyaslamali rekabet (comparative advantage) teorisidir. Bu teori iki kisinin ihtiyac duyduklari her isi kendi baslarina yapmalari yerine kim hangi iste daha iyiyse o isi yapmasini ve daha sonra birbirleriyle ticaret yaparak uretimlerini paylasmalarini soyler. Basit bir ornek verelim. Ben para islerinden anliyorum, nelerin getirisinin yuksek olacagini tahmin edebiliyorum. Esim de yemek islerinden anliyor. Ben kalkip hem para yonetimi isini yapmaya kalksam, hem de yemek yapma isini ayni zamanda halletmeye calissam; esim de her iki isi kendi basina halletmeye calissa iyi mi olur? Peki ben tum zamanimi ve enerjimi para yonetimi isine harcasam, uzmanligimi ve becerilerimi de gelistirsem; esim de zamaninin tamamini daha iyi yemek yapmaya harcasa, Food Network vs. gibi kaynaklardan yeni tarifler ogrense daha iyi olmaz mi? Iste kiyaslamali rekabet dedigimiz teori bu.
Ne var bunda anlamayacak, biz bunu binlerce yildir zaten yapiyoruz diyorsunuz degil mi? Mesleklerin, uzmanlarin ortaya cikmasi bu yolu secmemiz nedeniyledir diyorsunuz degil mi? Dogru soyluyorsunuz. Insanlarin kafasi kisilerarasi iliskilerde bu teorinin uygulanmasina basiyor. Insanlarin kafasinin basmadigi sey bu teorinin devletler arasinda uygulanmasi. Bir anda herkes paranoyak oluveriyor. Bu konuya teget gecen bir yazi daha once burada yazilmisti.
Bu teoriye deginmemizin sebebi son gunlerde tekstil uzerine yazilan yazilar ve yapilan yorumlar. Tekstil bizim comparative advantage'a sahip oldugumuz bir sektor degil. Yuksek katma degerli urunlerde ABD, Italya ve Fransa gibi ulkeler, katma degeri dusuk urunlerde ise Cin rekabet gucune sahip ulkeler. Bes yil icerisinde su an %9 hizla buyuyen ve altyapi yatirimlarini yapip kapasitelerini arttiracak olan Hindistan da rekabetci gucu Cin'den devralacak bir ulke. Bu sure zarfinda Cin orta derecede katma degere sahip urunler uretebilme yetenegini gelistirecek ve piyasayi Turk ureticilerine dar edeceklerdir.
Toparlayalim. Su an Cin ile dusuk katma degere sahip urunlerde rekabet etme olanagimiz yoktur, iscilik maliyetlerimiz cok yuksektir. O yuzden bu segmentte uretim yapan ureticilerin Misir'a, Hindistan'a veya Banglades'e tasinmalari kendileri acisindan hayirlidir, yoksa sonlari Vanli otobus sirketlerine doner. Orta katma degere sahip urunlerde bir sure daha rahatiz ama bu da cok uzun sure surmeyecek bir rahatlik. Bu gruptaki ureticilerin de dusuk maliyetli ulkeleri simdiden yavas yavas test etmeleri, gelecekte kendilerine buyuk kolaylik saglayacaktir. Bunun olacagini zannetmiyorum. Neticede bu kisiler 10 sene once dusuk katma degere sahip urunlerde gecisi saglayamadilar ve simdi kan agliyorlar.
Yuksek katma degere sahip urunlere gelince ulkemizde bu konuda uretim yapan sirket yok. Tekstilde onumuzdeki yillarda daha da artacak problemlerimize simdiden sozum bulmak icin yaratici olmamiz gerekiyor. Yaraticiliktan kastim, kotalar, faizlerin dusurulmesi, doviz kurunun yukseltilmesi ve tekstilcilere tesvik verilmesi degil. Bakalim kivrak Turk zekasi bu sorunun ustesinden nasil gelecek?
Tekstili bir kenara birakalim ve ulkemizin hangi alanlarda rekabetci olduguna bakalim. Ama bunu once okurlarimiza soralim, bakalim onlar ne dusunuyorlar. Turkiye hangi alanlarda rekabetci bir ulkedir?
Showing posts with label Tanim. Show all posts
Showing posts with label Tanim. Show all posts
Monday, February 04, 2008
Etkin Pazar Hipotezi
Efficient Market Hypothesis, ya da Turkce adiyla etkin pazar hipotezi, finansla ilgilenen, yatirim yapan tum kisilerin bilmesi ve anlamasi gereken bir ders konusudur. Insanlar genelde bunu cok iyi kavrayamiyorlar. Bir okuyucumuz daha once yazdigimiz bir yaziya su yorumu yapmis:
"Bir çelişki daha dikkatimi çekiyor. Siz fon yöneticisisiniz. Bu durumda etkin pazar hipotezine (EMH) inanmamanız gerekiyor. Ama söylemleriniz hep EMH'i destekler nitelikte. Çünkü bir şekilde piyasanın getirisinden daha iyi bir getiri elde etmek için bu işe girmişsiniz. Aksi halde her hisseden bir tane alırsınız ve S&P500'ün veya Dow Jones'un getirisini elde edersiniz. Boşuna uğraşmanıza gerek yok. Demek ki, Fundamental Analiz'e inanıyor ve piyasayı yenebileceğinizi düşünüyorsunuz."
Gercekten ortada bir celiski var mi bir bakalim. Etkin Pazar Hipotezi'ni anladigini zanneden kisiler su sekilde tanimlar: "Hisse senedi fiyatlari "Brownian motion" veya "random walk" dedigimiz bir sonraki hareketinin yonu rastgele olan bir kalip izler. O yuzden hisse senedi fiyatlarini tahmin etmemiz imkansizdir". Ozellikle son yillarda davranissal finans alaninda yapilan arastirmalarin hisse senedi piyasalarinda onceden tahmin edilebilecek davranis bicimlerini ortaya cikarmasini ise Etkin Piyasa Hipotezinin artik islemedigine kanit olarak gosterirler. Ayrica piyasa getirisinin cok uzerinde getiriye sahip fon yoneticilerini de EMH'e karsi kanit olarak gosterirler.
Biz size isin dogrusunu anlatalim. Etkin Piyasa Hipotezinin kalbinde yatan dusunce sudur: piyasa fiyatlari bilinen tum bilgileri yansitir, o yuzden herkesin bildigi bilgileri kullanarak kar etmek imkansizdir. Ama elinizde kimsenin bilmedigi bir bilgi varsa hala kar edebilirsiniz. Bir ornekle aciklayalim. Diyelim ki davranissal finans uzerine doktora yapiyorsunuz ve arastirmanizin neticesinde firma isminde milliyetci kelimeler bulunan sirketlerin diger sirketlerden cok daha yuksek getiri sagladigi teorisini test ettiniz ve neticede de istatistiksel olarak bunun boyle oldugunu ispat ettiniz. Simdi bu Etkin Piyasa Hipotezinin calismadigi anlamina gelmez. Siz yaptiginiz bu bulusu kimseye haber vermezseniz (bilimsel dergilerde yayinlamamayi sectiniz diyelim, bu durumda yeni bir tez yazmaniz gerekecek doktora alabilmeniz icin) ve kendi paranizla veya zengin kisilerden buldugunuz paralarla bir fon olusturup borsada yatirim yapmaya basladiginizda sunlari farkedebilirsiniz:
1. Teziniz kagit uzerinde iyi duruyordur ama piyasada uygulanmasina gelince masraflarin sandigizdan daha yuksek oldugunu, her seferinde kagit almaya kalktiginizda yaptiginiz islemlerden dolayi hisse fiyatinin yukariya gittigini ve bunun da maliyetlerinizi yukselttigini (market impact) farkedebilirsiniz. Neticede elde etmeyi dusundugunuz ekstra getirinin cogunun masraflar yuzunden ortadan kalktigini farkediyorsaniz Etkin Piyasa Hipotezi calisiyordur.
2. Portfoyunuz cok ufaktir ve gercekten de kar edebiliyorsunuzdur, ama portfoyun buyuklugunu arttirdiginiz zaman karinizin da ortadan kalktigini gozlemliyorsaniz Etkin Piyasa Hipotezi calisiyordur.
3. Portfoyunuz hem ufakken hem de buyukken calisiyordur, gercekten de piyasanin istatistiksel olarak uzerinde bir getiri elde ediyorsaniz Etkin Piyasa Hipotezi yine calisiyordur.
Dikkat ederseniz piyasanin uzerinde bir getiriye sahip olmaniz Etkin Piyasa Hipotezinin calismadigi anlamina gelmez. Peki Etkin Piyasa Hipotezinin calismadigini nasil anlariz? Diyelim ki siz bulusunuzu en iyi akademik dergilerden bir tanesinde yayinladiniz, hatta bunun uzerine Wall Street Journal, Bloomberg gibi finansal gazeteciler de bulusunuzu haber yaptilar. Dunya alemin haberi oldu bu bulusunuzdan ve herkes sizin yaptiginiz gibi bu hisselere yatirim yapan fonlar olusturdu diyelim. Bir muddet sonra sistem dengeye geldiginde siz hala piyasanin uzerinde kar yapabiliyorsaniz ve baskalari da bu isten piyasanin uzerinde getiri sagliyorsa iste o zaman Etkin Piyasa Hipotezi calismiyordur. Bu mumkun mu? Isterse toplumdaki insanlarin cogunlugu embesil olsun, bu durum mumkun olmayacaktir. Paranin buyugunu kontrol eden rasyonel kisiler fiyatlar olmasi gelen noktaya gelene kadar karli bir sekilde hisse alip satacaklardir, onlarin onune cikan gerizekalilar da ellerindeki parayi bu rasyonel kisilere kaptiracaklardir.
O yuzden davranissal finanscilarin ortaya cikardiklari bulgular neticede hisse fiyat degerlendirmelerinin daha etkin bir sekilde yapilmasini saglamaktan oteye gidemiyor. (ayrica bulusu yapan arastirmacilar da unlerini arttirarak cok para kazaniyorlar tabii ki) Bu bulgulari kullanarak karli sirketler kurmamizda maalesef mumkun degil. Kar yapmak istiyorsaniz, bulgularinizi sir gibi saklayip kimseyle paylasmamaniz gerekiyor.
Bir kac istatistik vereyim ve Etkin Piyasa Hipotezini izlemenin kucuk yatirimci acisindan neden onemli oldugunu gozler onune sereyim. Bu rakamlar Amerikali yatirimcilarin getirileri kullanilarak hesaplanmis. Amerika'da S&P500 hisselerinin uzun vadeli getiri orani %10, yonettikleri para miktari $10 trilyon olan yatirim fonlarinin (mutual funds) getiri orani ise %9. Neden boyle? Cunku yatirim fonlarinin masraflarini da bu fonlari kullanan musteriler oduyor, neticede bu getirilerini azaltiyor. Demek ki kucuk yatirimci icin en iyi yatirim dusuk maliyetli endeks fonlaridir.
Maalesef kurnaz kucuk yatirimcilar genelde yatirim fonlarinin gecmisteki getirilerine bakarak paralarin fondan fona kaydiriyorlar, negatif getiriyle karsilasinca satiyorlar, hisseler cikarken tekrar duser dusuncesiyle girip almiyorlar. Neticede kucuk yatirimcinin uzun vadeli getiri orani sadece ve sadece %3 imis. Akliniz alabiliyor mu? Gordugunuz gibi Etkin Piyasa Hipotezi kafasi calismayan kisileri cezalandiriyor.
Soyle dusunun. Diyelim ki benim elimde cok kazandiracak bir yatirim yontemi olsun. Ben ne zaman yatirim fonu kurarim? Sohretim alip basini yurudugunde, yontemim diger kisiler tarafindan kesfedilip elde ettigim yuksek getiri dusmeye basladigi zaman tabii ki. Bundan once hedge fund kurarak zenginlerin parasini yonetirim, kendi payima dusen para miktari da cok daha yuksek olur. Ben manyak miyim yatirim fonlariyla ilgili bir suru sinirlama ve yasal yukumluluklerle ugrasayim? Zaten yatirim fonu kurmaya kalksam bile, size elimde cok iyi bir yatirim yontemi oldugunu nasil anlatabilirim ki? O yuzden yatirim fonlarina para koymanizi tavsiye etmem.
Bir soz vardir "If you don't know who the trading sucker is, the sucker is YOU!" diye, yani hisse alip satarken kimin kaziklandigini bilmiyorsaniz kaziklanan sizsiniz demektir. O yuzden kucuk yatirimci pasif yatirim yontemini secmeli, aldigi buyuk sirketlerin kagitlarini yillarca elinde tutmalidir. Dikkat edin yukarida bahsettigim analiz aktif yatirimin neden oldugu yuksek vergileri dikkate almamistir. Yuksek vergileri de dikkate alsak olayin vehameti iyice ortaya cikar.
Uzun bir yazi oldu, umarim ogretici olmustur. Bu arada teknik analiz konusuna deginecek fazla vaktimiz kalmadi. Turkiye'de herkes teknik analiz konusuna sardirmis vaziyette, 38000'de destek, 40000'de kostek var sozleri insanlarin kabuslarina giriyor. Piyasanin yonunu (dakikalik, saatlik veya gunluk olarak) 5 seferin 3'unde dogru tahmin eden birisini taniyorsaniz bana soyleyin sizi dolar milyarderi yapayim. Baska bir sey soylememe gerek var mi? Tekrar uyariyorum, "If you don't know who the trading sucker is, the sucker is YOU!"
"Bir çelişki daha dikkatimi çekiyor. Siz fon yöneticisisiniz. Bu durumda etkin pazar hipotezine (EMH) inanmamanız gerekiyor. Ama söylemleriniz hep EMH'i destekler nitelikte. Çünkü bir şekilde piyasanın getirisinden daha iyi bir getiri elde etmek için bu işe girmişsiniz. Aksi halde her hisseden bir tane alırsınız ve S&P500'ün veya Dow Jones'un getirisini elde edersiniz. Boşuna uğraşmanıza gerek yok. Demek ki, Fundamental Analiz'e inanıyor ve piyasayı yenebileceğinizi düşünüyorsunuz."
Gercekten ortada bir celiski var mi bir bakalim. Etkin Pazar Hipotezi'ni anladigini zanneden kisiler su sekilde tanimlar: "Hisse senedi fiyatlari "Brownian motion" veya "random walk" dedigimiz bir sonraki hareketinin yonu rastgele olan bir kalip izler. O yuzden hisse senedi fiyatlarini tahmin etmemiz imkansizdir". Ozellikle son yillarda davranissal finans alaninda yapilan arastirmalarin hisse senedi piyasalarinda onceden tahmin edilebilecek davranis bicimlerini ortaya cikarmasini ise Etkin Piyasa Hipotezinin artik islemedigine kanit olarak gosterirler. Ayrica piyasa getirisinin cok uzerinde getiriye sahip fon yoneticilerini de EMH'e karsi kanit olarak gosterirler.
Biz size isin dogrusunu anlatalim. Etkin Piyasa Hipotezinin kalbinde yatan dusunce sudur: piyasa fiyatlari bilinen tum bilgileri yansitir, o yuzden herkesin bildigi bilgileri kullanarak kar etmek imkansizdir. Ama elinizde kimsenin bilmedigi bir bilgi varsa hala kar edebilirsiniz. Bir ornekle aciklayalim. Diyelim ki davranissal finans uzerine doktora yapiyorsunuz ve arastirmanizin neticesinde firma isminde milliyetci kelimeler bulunan sirketlerin diger sirketlerden cok daha yuksek getiri sagladigi teorisini test ettiniz ve neticede de istatistiksel olarak bunun boyle oldugunu ispat ettiniz. Simdi bu Etkin Piyasa Hipotezinin calismadigi anlamina gelmez. Siz yaptiginiz bu bulusu kimseye haber vermezseniz (bilimsel dergilerde yayinlamamayi sectiniz diyelim, bu durumda yeni bir tez yazmaniz gerekecek doktora alabilmeniz icin) ve kendi paranizla veya zengin kisilerden buldugunuz paralarla bir fon olusturup borsada yatirim yapmaya basladiginizda sunlari farkedebilirsiniz:
1. Teziniz kagit uzerinde iyi duruyordur ama piyasada uygulanmasina gelince masraflarin sandigizdan daha yuksek oldugunu, her seferinde kagit almaya kalktiginizda yaptiginiz islemlerden dolayi hisse fiyatinin yukariya gittigini ve bunun da maliyetlerinizi yukselttigini (market impact) farkedebilirsiniz. Neticede elde etmeyi dusundugunuz ekstra getirinin cogunun masraflar yuzunden ortadan kalktigini farkediyorsaniz Etkin Piyasa Hipotezi calisiyordur.
2. Portfoyunuz cok ufaktir ve gercekten de kar edebiliyorsunuzdur, ama portfoyun buyuklugunu arttirdiginiz zaman karinizin da ortadan kalktigini gozlemliyorsaniz Etkin Piyasa Hipotezi calisiyordur.
3. Portfoyunuz hem ufakken hem de buyukken calisiyordur, gercekten de piyasanin istatistiksel olarak uzerinde bir getiri elde ediyorsaniz Etkin Piyasa Hipotezi yine calisiyordur.
Dikkat ederseniz piyasanin uzerinde bir getiriye sahip olmaniz Etkin Piyasa Hipotezinin calismadigi anlamina gelmez. Peki Etkin Piyasa Hipotezinin calismadigini nasil anlariz? Diyelim ki siz bulusunuzu en iyi akademik dergilerden bir tanesinde yayinladiniz, hatta bunun uzerine Wall Street Journal, Bloomberg gibi finansal gazeteciler de bulusunuzu haber yaptilar. Dunya alemin haberi oldu bu bulusunuzdan ve herkes sizin yaptiginiz gibi bu hisselere yatirim yapan fonlar olusturdu diyelim. Bir muddet sonra sistem dengeye geldiginde siz hala piyasanin uzerinde kar yapabiliyorsaniz ve baskalari da bu isten piyasanin uzerinde getiri sagliyorsa iste o zaman Etkin Piyasa Hipotezi calismiyordur. Bu mumkun mu? Isterse toplumdaki insanlarin cogunlugu embesil olsun, bu durum mumkun olmayacaktir. Paranin buyugunu kontrol eden rasyonel kisiler fiyatlar olmasi gelen noktaya gelene kadar karli bir sekilde hisse alip satacaklardir, onlarin onune cikan gerizekalilar da ellerindeki parayi bu rasyonel kisilere kaptiracaklardir.
O yuzden davranissal finanscilarin ortaya cikardiklari bulgular neticede hisse fiyat degerlendirmelerinin daha etkin bir sekilde yapilmasini saglamaktan oteye gidemiyor. (ayrica bulusu yapan arastirmacilar da unlerini arttirarak cok para kazaniyorlar tabii ki) Bu bulgulari kullanarak karli sirketler kurmamizda maalesef mumkun degil. Kar yapmak istiyorsaniz, bulgularinizi sir gibi saklayip kimseyle paylasmamaniz gerekiyor.
Bir kac istatistik vereyim ve Etkin Piyasa Hipotezini izlemenin kucuk yatirimci acisindan neden onemli oldugunu gozler onune sereyim. Bu rakamlar Amerikali yatirimcilarin getirileri kullanilarak hesaplanmis. Amerika'da S&P500 hisselerinin uzun vadeli getiri orani %10, yonettikleri para miktari $10 trilyon olan yatirim fonlarinin (mutual funds) getiri orani ise %9. Neden boyle? Cunku yatirim fonlarinin masraflarini da bu fonlari kullanan musteriler oduyor, neticede bu getirilerini azaltiyor. Demek ki kucuk yatirimci icin en iyi yatirim dusuk maliyetli endeks fonlaridir.
Maalesef kurnaz kucuk yatirimcilar genelde yatirim fonlarinin gecmisteki getirilerine bakarak paralarin fondan fona kaydiriyorlar, negatif getiriyle karsilasinca satiyorlar, hisseler cikarken tekrar duser dusuncesiyle girip almiyorlar. Neticede kucuk yatirimcinin uzun vadeli getiri orani sadece ve sadece %3 imis. Akliniz alabiliyor mu? Gordugunuz gibi Etkin Piyasa Hipotezi kafasi calismayan kisileri cezalandiriyor.
Soyle dusunun. Diyelim ki benim elimde cok kazandiracak bir yatirim yontemi olsun. Ben ne zaman yatirim fonu kurarim? Sohretim alip basini yurudugunde, yontemim diger kisiler tarafindan kesfedilip elde ettigim yuksek getiri dusmeye basladigi zaman tabii ki. Bundan once hedge fund kurarak zenginlerin parasini yonetirim, kendi payima dusen para miktari da cok daha yuksek olur. Ben manyak miyim yatirim fonlariyla ilgili bir suru sinirlama ve yasal yukumluluklerle ugrasayim? Zaten yatirim fonu kurmaya kalksam bile, size elimde cok iyi bir yatirim yontemi oldugunu nasil anlatabilirim ki? O yuzden yatirim fonlarina para koymanizi tavsiye etmem.
Bir soz vardir "If you don't know who the trading sucker is, the sucker is YOU!" diye, yani hisse alip satarken kimin kaziklandigini bilmiyorsaniz kaziklanan sizsiniz demektir. O yuzden kucuk yatirimci pasif yatirim yontemini secmeli, aldigi buyuk sirketlerin kagitlarini yillarca elinde tutmalidir. Dikkat edin yukarida bahsettigim analiz aktif yatirimin neden oldugu yuksek vergileri dikkate almamistir. Yuksek vergileri de dikkate alsak olayin vehameti iyice ortaya cikar.
Uzun bir yazi oldu, umarim ogretici olmustur. Bu arada teknik analiz konusuna deginecek fazla vaktimiz kalmadi. Turkiye'de herkes teknik analiz konusuna sardirmis vaziyette, 38000'de destek, 40000'de kostek var sozleri insanlarin kabuslarina giriyor. Piyasanin yonunu (dakikalik, saatlik veya gunluk olarak) 5 seferin 3'unde dogru tahmin eden birisini taniyorsaniz bana soyleyin sizi dolar milyarderi yapayim. Baska bir sey soylememe gerek var mi? Tekrar uyariyorum, "If you don't know who the trading sucker is, the sucker is YOU!"
Asimetrik Enformasyon Nedir?
Asimetrik enformasyon adindan da anlasilacagi uzere birinin bildigini baskasinin bilmemesi durumuna verilen addir. Mesela kullanilmis araba alacaksiniz, arabanin durumunu en iyi saticisi bilir, kazaya karismismi soguk havalarda araba tekliyormu, vs. vs. Veyahut bir dilenci sizden para istedigi zaman gercekten paraya ihtiyac duyup duymadigini dilenci daha iyi bilir.
Asitmetrik bilgi problemi hemen hemen her alanda karsimiza cikar. Benim uzerinde duracagim asimetrik bilgi problemi devlet yardimlariyla alakali. Devletin vergileri arttirip elde edilen hasilat ile yoksullara yonelik hizmetler sunmasi bir cok kisi tarafindan ulvi bir vazife olarak gorulur. Diyelim ki herkesten 25 YTL toplanmasina (cep telefonu sabit hat vergisi mesela) ve bunun yoksullara harcanmasina karar verildi. Kac kisi devletin kendisinden aldigi 25 YTL'yi kendisinden daha etkin bir sekilde harcayacagini dusunur? Siz boyle dusunuyorsaniz yazinin bundan sonraki kismini tamamen atlayin ve yazinin sonundaki size ozel yazilmis paragrafi okuyunuz.
Demek ki biz kendi paramizi en iyi sekilde nasil degerlendirecegimizi daha iyi biliyoruz. Gercekten yardima ihtiyaci olan birisini biliyoruzdur, gidip parayi onlara veririz. Peki devlet ne yapar? Devlet kimin yardima muhtac kimin muhtac olmadigini bilmez, asimetrik enformasyon probleminin en ciddi vakalarindan bir tanesidir bu. O yuzden antibiyotik gibi, kurunun yaninda yas da yanar felsefesiyle, toplumun belirli kesimleri hedeflenerek yardim politikalari olusturulur. Mesela bedava egitim, yoksullar kadar zenginler de bu egitimlerden yararlanir. Mesela "yesil kart" uygulamasinin istismar edilerek bir cok hali vakti yerinde kisinin bu hizmetten faydalanmasi. Mesela emeklilere yapilan zamlar ve verilen erken emeklilik haklari, yoksullar kadar zenginler de bu artislardan yararlanir.
Bazi kisiler vergilerin kademeli olarak arttirilmasiyla cok kazanandan cok daha yuksek oranlarda vergi alinmasini, boylece zenginden yoksula yapilan transferlerin daha verimli olmasini savunur. Mesela 1950'lerde Amerika'daki marjinal vergi oranlari %90'a yukseltilmisti. Amerika'nin eski baskani Ronald Reagen o zamanlari "biz senede 4 film cekerdik, cunku 4 filmden kazandiginiz para gelirlerinizi vergilerin %90'a ulastigi noktaya tasirdi, ondan sonra calismanin fazla anlami olmadigi icin tatile cikardik" seklinde anlatiyor. Siz ne yapardiniz, calismaya devam mi ederdiniz?
Turkiye'de de 1984 oncesi donemde en cok kazanandan alinan vergi orani %75 seviyesinde idi. Bravo yani, insanlari calismamaya ve kayitdisina cikmaya bundan daha iyi nasil tesvik ederdiniz diye dusunuyorum ve aklima vergilerin %100'e cikarilmasindan baska bir sey gelmiyor. Merak ettim ve 1983 yilinin vergi rekortmenleri kimmis diye gittim Ekonomi Tarihi bloguna baktim, 29 Nisan 1983 tarihine giderseniz sunu gorursunuz:
"İşadamı Şarık Tara 216 milyon 841 bin 895 lira ile birinci sırada. Onu Erdoğan Demirören 215 milyon 741 bin 009 lira ile izliyor. M. Ali Yılmaz da 210 milyon 936 bin 183 lira ile üçüncü sırada. Bu yıl Sümbül Y. Akarsu adındaki genelev işletmecisi 41 milyon 444 bin 384 liralık gelir vergisi ödeyerek dikkati çekti."
Sumbul Akarsu dikkat cekmismis!!! Matild Manukyan'in vergi oranlarini belirleyen politikacilarla dalga gecer gibi ust uste vergi rekortmeni oldugu zamanlari ne cabuk unutuyoruz (Yahudilerin vergi rekortmeni olmasi ne ilginc, demek ki muslumanlardan daha az vergi kaciriyor adamlar, Sarik Tara da yahudi bu arada). Asil para babalarinin Vehbi Koc ve Sakip Sabanci oldugunu herkes biliyordu, demek ki marjinal vergileri arttirmakla her zenginden vergi alinamiyormus. Bu arada Matild Manukyan'i da bilesik faizden faydalanmanin en guzel orneklerinden bir tanesini sergiledigi icin tebrik ediyoruz. Genelevden kazandigi parayi gayrimenkul'e yatirmis kadin.
Yazima burada son veriyorum, asagidaki paragraf devletin kendi parasini kendisinden daha iyi harcayacagini dusunen okurlar icin yazilmistir.
Ekonomi Turk olarak biz de bir cesit devlet sayiliriz, neticede kazandigimiz paralari kimsesiz cocuklarin egitiminde kullanarak onlara en azindan gelecek icin bir sans vermek istiyoruz. Sizden ihtiyac sahiplerine vermek uzere ayirdiginiz parayi Ekonomi Turk'un direktifleri cercevesinde degerlendirmenizi talep ediyoruz (yasal olarak bagis toplayabilir miyiz bilemedigimiz icin simdilik parayi %21 nominal getiriye sahip hazine bonolarinda degerlendirmenizi istiyoruz, miktar buyudugu vakit o parayi degerlendirmenin bir yolunu buluruz. O zamana kadar aylik olarak, biriken para miktarini bana email ile bildirirseniz mutesekkur olurum). Tesekkurler, Ekonomix.
Asitmetrik bilgi problemi hemen hemen her alanda karsimiza cikar. Benim uzerinde duracagim asimetrik bilgi problemi devlet yardimlariyla alakali. Devletin vergileri arttirip elde edilen hasilat ile yoksullara yonelik hizmetler sunmasi bir cok kisi tarafindan ulvi bir vazife olarak gorulur. Diyelim ki herkesten 25 YTL toplanmasina (cep telefonu sabit hat vergisi mesela) ve bunun yoksullara harcanmasina karar verildi. Kac kisi devletin kendisinden aldigi 25 YTL'yi kendisinden daha etkin bir sekilde harcayacagini dusunur? Siz boyle dusunuyorsaniz yazinin bundan sonraki kismini tamamen atlayin ve yazinin sonundaki size ozel yazilmis paragrafi okuyunuz.
Demek ki biz kendi paramizi en iyi sekilde nasil degerlendirecegimizi daha iyi biliyoruz. Gercekten yardima ihtiyaci olan birisini biliyoruzdur, gidip parayi onlara veririz. Peki devlet ne yapar? Devlet kimin yardima muhtac kimin muhtac olmadigini bilmez, asimetrik enformasyon probleminin en ciddi vakalarindan bir tanesidir bu. O yuzden antibiyotik gibi, kurunun yaninda yas da yanar felsefesiyle, toplumun belirli kesimleri hedeflenerek yardim politikalari olusturulur. Mesela bedava egitim, yoksullar kadar zenginler de bu egitimlerden yararlanir. Mesela "yesil kart" uygulamasinin istismar edilerek bir cok hali vakti yerinde kisinin bu hizmetten faydalanmasi. Mesela emeklilere yapilan zamlar ve verilen erken emeklilik haklari, yoksullar kadar zenginler de bu artislardan yararlanir.
Bazi kisiler vergilerin kademeli olarak arttirilmasiyla cok kazanandan cok daha yuksek oranlarda vergi alinmasini, boylece zenginden yoksula yapilan transferlerin daha verimli olmasini savunur. Mesela 1950'lerde Amerika'daki marjinal vergi oranlari %90'a yukseltilmisti. Amerika'nin eski baskani Ronald Reagen o zamanlari "biz senede 4 film cekerdik, cunku 4 filmden kazandiginiz para gelirlerinizi vergilerin %90'a ulastigi noktaya tasirdi, ondan sonra calismanin fazla anlami olmadigi icin tatile cikardik" seklinde anlatiyor. Siz ne yapardiniz, calismaya devam mi ederdiniz?
Turkiye'de de 1984 oncesi donemde en cok kazanandan alinan vergi orani %75 seviyesinde idi. Bravo yani, insanlari calismamaya ve kayitdisina cikmaya bundan daha iyi nasil tesvik ederdiniz diye dusunuyorum ve aklima vergilerin %100'e cikarilmasindan baska bir sey gelmiyor. Merak ettim ve 1983 yilinin vergi rekortmenleri kimmis diye gittim Ekonomi Tarihi bloguna baktim, 29 Nisan 1983 tarihine giderseniz sunu gorursunuz:
"İşadamı Şarık Tara 216 milyon 841 bin 895 lira ile birinci sırada. Onu Erdoğan Demirören 215 milyon 741 bin 009 lira ile izliyor. M. Ali Yılmaz da 210 milyon 936 bin 183 lira ile üçüncü sırada. Bu yıl Sümbül Y. Akarsu adındaki genelev işletmecisi 41 milyon 444 bin 384 liralık gelir vergisi ödeyerek dikkati çekti."
Sumbul Akarsu dikkat cekmismis!!! Matild Manukyan'in vergi oranlarini belirleyen politikacilarla dalga gecer gibi ust uste vergi rekortmeni oldugu zamanlari ne cabuk unutuyoruz (Yahudilerin vergi rekortmeni olmasi ne ilginc, demek ki muslumanlardan daha az vergi kaciriyor adamlar, Sarik Tara da yahudi bu arada). Asil para babalarinin Vehbi Koc ve Sakip Sabanci oldugunu herkes biliyordu, demek ki marjinal vergileri arttirmakla her zenginden vergi alinamiyormus. Bu arada Matild Manukyan'i da bilesik faizden faydalanmanin en guzel orneklerinden bir tanesini sergiledigi icin tebrik ediyoruz. Genelevden kazandigi parayi gayrimenkul'e yatirmis kadin.
Yazima burada son veriyorum, asagidaki paragraf devletin kendi parasini kendisinden daha iyi harcayacagini dusunen okurlar icin yazilmistir.
Ekonomi Turk olarak biz de bir cesit devlet sayiliriz, neticede kazandigimiz paralari kimsesiz cocuklarin egitiminde kullanarak onlara en azindan gelecek icin bir sans vermek istiyoruz. Sizden ihtiyac sahiplerine vermek uzere ayirdiginiz parayi Ekonomi Turk'un direktifleri cercevesinde degerlendirmenizi talep ediyoruz (yasal olarak bagis toplayabilir miyiz bilemedigimiz icin simdilik parayi %21 nominal getiriye sahip hazine bonolarinda degerlendirmenizi istiyoruz, miktar buyudugu vakit o parayi degerlendirmenin bir yolunu buluruz. O zamana kadar aylik olarak, biriken para miktarini bana email ile bildirirseniz mutesekkur olurum). Tesekkurler, Ekonomix.
Adverse Selection Nedir?
Ekonomiye ilgi duyan okuyucularimiza yonelik bir yazi yazmak istedim. Ekonomi sadece cari acik, faiz, doviz gibi konulardan ibaret degil. Gunluk hayatta karsiniza cikan bir cok seyi aciklamak icin ekonomi kullanabilirsiniz. Tabii bunu yapabilmeniz icin daha once kullanmadiginiz bazi terimleri de ogrenmeniz lazim. Iste bunlardan bir tanesi de adverse selection dedigimiz, Turkceye "ters secim" olarak cevrilen, ekonomide hedeflenen gruplarin tam aksi gruplarin belli bir secimi yapmasini anlatmak icin kullanilan terimdir. Bu tanimin cok acik olmadiginin ben de farkindayim, o yuzden ornek vererek anlatayim.
Mesela, banka olarak kredi veriyorsunuz. Hedeflediginiz kitle borcunu geri odeyecek olan kisilerdir, uckagitcilara kredi vermek istemezsiniz. Kredi faizini yukselttikce kredi almak isteyen kisiler arasinda uckagitcilarin orani giderek artacaktir. Neden boyle olduguna siz cevap verin. (Bu konuya daha once bir yazida deginmistik)
Ikinci ornek sigorta sirketleridir. Sigorta sirketlerinin amaci riski dusuk kisileri sigorta etmektir. Maalesef riski yuksek kisiler sigortaya daha fazla talep gosterirler. Sigorta primleri artarsa riski yuksek kisiler hala sigorta yaptirmak isteyecektir, ote yandan riski dusuk kisiler sigortadan kacacaktir.
Ucuncu ornek beni en cok rahatsiz eden ornek. Ilk iki ornekteki adverse selection (ters secim) durumunu ortadan kaldirmak icin elimizde bir cok arac gerec var. Bu ucuncu ornekte durum daha zor. Neden pedofiller (cocuklari cinsel yonden ilgi duyanlar) cocuk doktoru, anaokulu ogretmeni veya ilkokul ogretmeni, dondurma saticisi gibi meslekleri seciyorlar? Evet bildiniz, ters secim durumuna baska bir ornek de bu. Cocuklarimizi emanet ettigimiz kisiler arasinda onlara en cok zarari verebilecek bir cok kisi olacaktir. O yuzden bu kisiler konusunda gozumuzu kulagimizi her zaman acik tutmaliyiz. Ben sahsen bu tur kisilerden hizmet alirken bayanlari tercih ediyorum. Bu bir cesit ayrimcilik ama yapabilecegim fazla bir sey yok.
Mesela, banka olarak kredi veriyorsunuz. Hedeflediginiz kitle borcunu geri odeyecek olan kisilerdir, uckagitcilara kredi vermek istemezsiniz. Kredi faizini yukselttikce kredi almak isteyen kisiler arasinda uckagitcilarin orani giderek artacaktir. Neden boyle olduguna siz cevap verin. (Bu konuya daha once bir yazida deginmistik)
Ikinci ornek sigorta sirketleridir. Sigorta sirketlerinin amaci riski dusuk kisileri sigorta etmektir. Maalesef riski yuksek kisiler sigortaya daha fazla talep gosterirler. Sigorta primleri artarsa riski yuksek kisiler hala sigorta yaptirmak isteyecektir, ote yandan riski dusuk kisiler sigortadan kacacaktir.
Ucuncu ornek beni en cok rahatsiz eden ornek. Ilk iki ornekteki adverse selection (ters secim) durumunu ortadan kaldirmak icin elimizde bir cok arac gerec var. Bu ucuncu ornekte durum daha zor. Neden pedofiller (cocuklari cinsel yonden ilgi duyanlar) cocuk doktoru, anaokulu ogretmeni veya ilkokul ogretmeni, dondurma saticisi gibi meslekleri seciyorlar? Evet bildiniz, ters secim durumuna baska bir ornek de bu. Cocuklarimizi emanet ettigimiz kisiler arasinda onlara en cok zarari verebilecek bir cok kisi olacaktir. O yuzden bu kisiler konusunda gozumuzu kulagimizi her zaman acik tutmaliyiz. Ben sahsen bu tur kisilerden hizmet alirken bayanlari tercih ediyorum. Bu bir cesit ayrimcilik ama yapabilecegim fazla bir sey yok.
Bilesik Faiz Nedir?
Bir yatirimcinin bilmesi gereken tek bir sey varsa o da bilesik faizdir. Bilesik faiz daha onceki tasarruflarinizdan elde ettiginiz faizden faiz kazanmaya verilen addir. Bilesik faiz ulkemizin kamu borcunun zivanadan cikmasina neden olmus, neticede 2001 krizi karsimiza cikmistir. Tabii ki burada sucu bilesik faizin uzerine atmak gibi bir niyetimiz yok. Bilesik faizi kendi cikarimiza kullanmayi beceremeyip elimize yuzumuze bulastiriyorsak suc bizdedir, bilesik faizde degil.
Bilesik faiz nedir basit bir ornekle anlatalim. Diyelim ki, 20 yasinizdan itibaren her sene 1000 YTL biriktirmeye basladiniz ve bu parayi reel getirisi senelik %10 olan bir alana yatirim yapmaya basladiniz. Ilk sene biriktirdiginiz 1000 YTL 21 yasina geldiginiz zaman 1100 YTL olacaktir. Bu parayla birlikte yine geride kalan senede biriktireceginiz 1000 YTL'i yine senelik getirisi %10 olan alanda degerlendirmeye devam edeceksiniz.
Her sene 1000 YTL biriktirmek cok zor bir olay degil. 50 yasiniza geldiginiz zaman, toplam birikimleriniz (biriktirdiginiz nominal para sadece 30000 YTL bu tarihe kadar) bilesik faizle katlanarak yaklasik 181000 YTL civarinda bir rakama ulasmis olacaktir. 55 yasina geldiginiz zaman, nominal biriktirdiginiz rakam 35000 YTL olmasina ragmen, yatirimlariniz 298000 YTL'ye ulacaktir. 60 yasinda emekli oldugunuz zaman ise hesabinizda 487000 YTL birikmis olacaktir. Bes yil icerisinde elinizdeki para neredeyse 200000 YTL artiyor. Hic akliniza gelir miydi senelik 1000 YTL tasarruflariniz size bir yilda 40000 YTL kazandirsin?
Gunde 2 lira 67 kurus biriktirerek ve daha onemlisi bilesik faiz yardimiyla. 20 yasinizda bir kenara koydugunuz 1000 YTL, senelik %10 getiriyle 40 sene sonra 45259 YTL'ye donusuyor. O yuzden erken para biriktirmek, gec para biriktirmekten cok daha onemli. Bilesik faizin sirri da burada.
Bu arada bir paket sigaranin fiyati kac lira Turkiye'de?
Bilesik faiz nedir basit bir ornekle anlatalim. Diyelim ki, 20 yasinizdan itibaren her sene 1000 YTL biriktirmeye basladiniz ve bu parayi reel getirisi senelik %10 olan bir alana yatirim yapmaya basladiniz. Ilk sene biriktirdiginiz 1000 YTL 21 yasina geldiginiz zaman 1100 YTL olacaktir. Bu parayla birlikte yine geride kalan senede biriktireceginiz 1000 YTL'i yine senelik getirisi %10 olan alanda degerlendirmeye devam edeceksiniz.
Her sene 1000 YTL biriktirmek cok zor bir olay degil. 50 yasiniza geldiginiz zaman, toplam birikimleriniz (biriktirdiginiz nominal para sadece 30000 YTL bu tarihe kadar) bilesik faizle katlanarak yaklasik 181000 YTL civarinda bir rakama ulasmis olacaktir. 55 yasina geldiginiz zaman, nominal biriktirdiginiz rakam 35000 YTL olmasina ragmen, yatirimlariniz 298000 YTL'ye ulacaktir. 60 yasinda emekli oldugunuz zaman ise hesabinizda 487000 YTL birikmis olacaktir. Bes yil icerisinde elinizdeki para neredeyse 200000 YTL artiyor. Hic akliniza gelir miydi senelik 1000 YTL tasarruflariniz size bir yilda 40000 YTL kazandirsin?
Gunde 2 lira 67 kurus biriktirerek ve daha onemlisi bilesik faiz yardimiyla. 20 yasinizda bir kenara koydugunuz 1000 YTL, senelik %10 getiriyle 40 sene sonra 45259 YTL'ye donusuyor. O yuzden erken para biriktirmek, gec para biriktirmekten cok daha onemli. Bilesik faizin sirri da burada.
Bu arada bir paket sigaranin fiyati kac lira Turkiye'de?
Subscribe to:
Posts (Atom)